Rektörlerde Saçmalar.

İnsan zekasının; üzerindeki giysileri ile ne ilgisi var. Allah aşkına. İnsaf ki insaf. Tam bir sınıf ayrımcılığı zihniyeti. Doğrusu okumuşun cahilide hiç çekilmiyor.

Rektör desteksiz attı.

ODTÜ Rektörü Prof. Ural Akbulut, başörtülü öğrencilerin ODTÜ veya Bilkent'i kazanacak seviyede olmadıklarını ancak Açık Öğretim'i okuyabileceklerini iddia etti. “Rektör saçmalıyor” diyen ÖNDER Başkanı Yusuf Ziyaettin Sula öğrencilerinin Viyana'da rekor kırdığını söyledi.
Haberin Devamı için tıklayınız...

...ve Bu haberle ilgili Genç Siviller grubunda Sn.Onur MERAL 'in yorumu.
Ural AKBULUT Hoca'nin hakaret ettiği ve 2.sınıf ögrenci ilan ettigi başörtülü kız arkadaşlarımızın yanında, "Açik Ögretim" kurumları da güme gitmiş. Başörtülüler "Düzgün" üniversiteleri değil ancak açık öğretim fakültelerini kazanabiliyormuş zaten. Gerzekliğin bu kadarı olur. Daha geçen ay bütün Türkiye Kübra GüL 'ün Bilkent mezuniyetini tartışmıyormuydu? Pes...

Evren Cuntası 'nı ve bugünkü şeref kıtalari olan YÖK 'ü tebrik ediyorum, ODTÜ 'müzü de istedikleri faşist çizgiye getirdiler.

Yıllarca eleştirip yuhaladıgımız İhsan DOĞRAMACI 'dan da özür diliyorum, bu rektorler komitesi saklabanlarının tümünden daha ilericiymiş.

Onur MERAL

MALEZYA : Bir Doğan Yayın grubu takıntısı...

Kendi Karikatürcüleri bile dalga geçiyor...
Latif Demirci Hürriyet 28.09.2007


Sn. Mehmet Ali Yılmaz, Sanki kendi yöneticisi olduğu gazetenin ve diğer grup gazetelerinin günlerdir; Başörtüsü,Mahalle baskısı ve Malezya 'dan başka birşey yazmadığını görmez mi de böyle yazar... Ya da en sonunda oda bıktı da uyarıyormu.?

Mehmet Ali YILMAZ Hürriyet 28.09.2007
ANAYASA tartışmalarının zaman içinde sadece türban konusuna odaklanmayacağını, Anayasa taslağının mesela neden daha özgürlükçü olmadığı gibi konulara kayacağını umuyordum.
Devamı için...

SİVİL ANAYASA : Anayasamamayı tartışmak...

Anayasa tartışmaları ile ilgili bir derleme...

Bunları okuduğunuz zaman göreceksiniz ki;
Yeni Anayasa ile ilgili birçok çalışma yapılmış ve AKP nin hazırlattığı ile aşırı farklar yok... Hatta bazılarında AKP ninkinden daha ileri maddeler var...
Burada amacın üzüm yemek değil, bağcı döğmek olduğu anlaşılıyor...
Anayasayı ben yaparsam iyidir, ama AKP yaparsa çok çok kötüdür gibi bir anlayış...
Türkiye 'yi germek ve korkularla yaşatmak için iyi bir malzeme daha buldular.. Hep beraber göreceğiz bakalım neler olacak...

Anayasa Tartışmaları uzun süre devam edeceği için bu konu ile ilgili yazılarımı aşağıdakı EK BLOGDA topladım.

Devamını Buradan Okuyabilirsiniz >>>>

TÜRBAN : Geleceğin Annelerini Eğitimsiz bırakmak...

Anne, Baba ve Çocuk... (Yani Aile)

Ve eğitim Ailede başlar ve Okulda devam eder. Peki çocuğa ilk eğitimi kim verir. Anne ve Baba...
Burada en ağır sorumluluk tabiiki Anne 'dedir...
Doğumundan itibaren çocuğunun herşeyi ile ilgilenen Anneler Geleceğin hayırlı nesillerini yetiştirebilmek için imkanları ve eğitimi ölçüsünde gereken çabayı gösterirler...

Peki benim burada sormak istediğim soru şu...
" Eğitimli bir Annemi; Yoksa eğitimsiz bir Annemi Çocuğunu daha iyi yetiştirir ve Hayata hazırlar... ? "


Türbanlı olduğu için okuma hakları ellerinden alınan genç kızlarımız Geleceğin Annelerimi...?

Evet Anneleri...

O zaman bu kızlarımızın okuma hakları ellerinden alındığı için; ya evleninceye kadar evinde oturacak, yada Üniversitede okuyamayadığı için kalifiye eleman olarak değil; kalifiyesiz eleman olarak çalışacak ve bu şekilde hayatını sürdürerek çocuğunu büyütecek... Kendisi bir Mühendislik, Doktorluk, Avukatlık gibi vb. işler yapamayacağı için Üniversite mezunlarından daha az imkanlarla çocuğuna faydalı olabilecektir...

Böylece geleceğin nesillerini Üniversite eğitimli bir Anne değil, üniversite eğitimsiz bir anne yetiştirecektir...

Bunun hangisi tercih edilmeli...

Türban konusu Siyasi ve Dini boyutlarıyla enine boyuna yıllardır tartışılıyor... Ben bu yüzden konunun bu taraflarına girmek istemiyorum.

Ama anlayamadığım bir durum var...
Şimdi türbanlı bir kızımız tehlikeli diye Üniversiteye giremiyor. Ama türbanını çıkardığında Üniversiteye girebiliyor...

Anlayamadığım durum şu:
Bu kızımız türbanını çıkardığında kafasının içindeki tehlikeli (Nasıl tehlike ise onuda anlamıyorum.) düşünceleri, fikirleri 'de türbanı ile beraber mi çıkarıyor... Kafa aynı kafa... Yani bir tehlike varsa aynen devam ediyor...

Bu nasıl tehlikedir ki...
Başörtüsünü çıkarırsa bitiyor, başörtüsünü takarsa başlıyor....

Bir Canı almak....

Bir canı almak...

Ve bunu Vatan, Millet, Din için yaptığını söylemek...
Ve bu can almaya şiir yazmak...
Ve bu şiirden şarkı yapmak...
Ve bu can almadan ticari rant sağlamak...
(Bu yaptıklarını da kabul etmemek ve namertçe kıvırtmak.)

Her şeyin en iyisini ben düşünürüm, ben yaparım anlayışıyla;
Kendin gibi düşünmeyen insanların canını alacaksın...

Ve buna kahramanlık diyeceksin...

Pes... Buna katillik denir...

Osmanlı İmparatorluğu eğer bunlar gibi düşünseydi,
Tebaası altında bir tane gayrimüslim kalmazdı.

Bu vatana bir kaç kişinin hakaretiyle, davranışıyla ve sözleri ile bir şey olmaz...

Eğer olursada...

Bu Halk Bu vatan için çıkar gerekeni yapar.
Namertçe arkadan kurşun sıkmaz...

İnsan ve Oruç...

Yeme ve içme...Açlık ve tokluk...
Sahur,Oruç ve İftar.
Sabretmek ve şükür...
Oruç tutmak. Bütün gün hiçbirşey yemeden içmeden sabretmek ve İftar la birlikte yenilen yemeklere şükretmek.
İbadet ve Dua...
Vakit ve Teravih namazları.
Hareket...
İftar yemeğinden sonra Teravih namazı.
Giyim,kuşam..
Bayram alışverişleri.
Sevinç...
Bayram. (Başka söze hacet varmı.)
Akrabaları görme...
Bayram ziyaretleri.
Ve Çocuklar...
Ömrünüzde ki en güzel günleri hatırlayın desem benim gibi bir çoğumuz da hep bayramlardan birşeyler hatırlarız.

İnsan'a ait bütün bu değerleri daha da artırabiliriz. Bunların hepsi İnsan 'ın temel değerlerinden ve Ramazanla (Oruçla) birebir örtüşüyor...

Yaratıcımız Yüce Allah (cc) sanki bir ayda İnsanı kendisine anlatmış...
Tabii anlayana...

Ramazan Geldi.. Hoş Geldi...

Öncelikle,
Mübarek Ramazan ayına has
RAHMET, BEREKET ve MAĞFİRET den
yararlanmamız dileğimle....


Ramazan nedir,

Oruç Tutmaktır,
Akşam iftar da daha önce defalarca yediğin yemeklerin ve suyun gerçek tadını almaktır...
Fırın da kuyruk bekleyip sıcacık pide almaktır...Sıcacık kaynayan kazandan çıkan Lokma tatlısı almaktır... İftar saatine yakın trafik te sıkışıp kalmaktır.. Normal zamanlarda yemediğin Hurma dan yemektir.Sahura kalkmaktır. Çocuklar için ayrı bir heyecandır. Sofralarda sanki bir bolluk yaşamaktır. Davet etmek ve edilmektir. Yakın dost veya arkadaşlarınızın mide ile ilgili hastalıklarını öğrenmektir. (Oruç tutmayanların)

Davul sesi bile bir hostur Ramazan da...

Teravih namazı ve diğer namazlar için Cami ye gitmektir...

Dikkat ederseniz; Bu saydıklarımın bazıları normalde bir insana sanki eziyet gibi olması gerekirken bunların hepsinden bir şekilde manevi haz almamız Allah ın biz kullarına bir lütfu diye düşünüyorum.

Manevi bir huzurun gölgesinde geçecek bir ay....
Seviyorum Ben bu Ramazan ayını...

Çalışan çocuklar üzerine...

İnternette üyesi olduğum grubdan gelen bu fotograf bana şunları düsündürdü...

İşyerimin önünden her sabah Bir baba ile küçük kızı seyyar bir arabayı iterek gecerler. Kahvaltılık bir şeyler satıyorlar. Benim içim ise hep cız eder, diğer bütün çalıştırılan yada çalışmak zorunda kalan küçük çocukları gördüğüm zamanki gibi. Gerek Ülke olarak, gerek bireyler olarak bu çocuklar için daha iyi bir yaşam koşulları sağlamadığımız yada sağlayamadığımız için hep üzülmüşümdür...

Çocukların sadece çocukluklarını yaşadıkları bir dünya için çok çalışmak dileğiyle...