"Batı müziği dinleyen çağdaş olur, alaturka, yerli müzikleri dinleyen olmaz." diyen bir tıp profesörünün sözüne ustanın cevabı ise şöyle oldu: "O profesörün sözü bir yerde doğru. Batı müziği Batılılarındır. Onu dinler, kendini ona verirsen o görüşte olursun. Ama ben duygusal müzikten yanayım. Avrupa'da 30 yıla yakın kaldım, oralarda beni duygulandıran müzik duymadım. Müziğin, Batılılaşmayla, şununla bununla ilgisinin olacağını pek düşünmüyorum. Batı müziğini de dinlesinler, halk müziğini de. Ayırım yapılmasın. Bir tarafı dinleyip o taraflı olmaya katılmıyorum. Dünyanın her tarafından müzikleri dinleyelim; ama kendi toprağımızın o duygulu müziklerini de kaybetmeyelim."
- Bence de güzel bir tesbitte bulunmuş Neşet Ertaş usta. Bizden olanla yarışırsak, Ülkemizin kültürel olarak tanıtımına çok daha fazla katkıda bulunmuş oluruz.
- Böylece Tereciye de Tere satmamış oluruz.
- Gazetenin Yorum sayfalarında Sadık Yalsızuçanlar ise Neşet Ertaş 'ın bestelerinden/türkülerinden alıntılarla güzel bir yazı yazmış. Yazının sonunu ise babası Muharrem Ertaş ile ilgili bir anıyla bağlamış.
- Yazıdan başlangıç bölümü ile son bölümündeki anıyı alıntılıyorum. Yazının tamamını ise verdiğim linkten Okumanızı tavsiye ederim.
.....
Biz gönülle çalar, gönülle söyleriz.
'Sağ-sol çatışması'nın şiddetli olduğu günler... Neşet Ertaş Saray Sineması'nda konser veriyor. Gençler dönemin gözde "slogan"larıyla örülü şarkılarından isteklerde bulunurlar. Neşet Ertaş biraz sustuktan sonra her zamanki mütevazılığı ile şöyle der: "Ağam, biz böyle parçalar bilmeyiz. Biz gönülle çalar, gönülle söyleriz."
Adnan Yılmaz'ın 'Abdal Anıları'ndan öğreniyoruz: "Muharrem Usta'nın gençlik dönemidir. Oğlu Neşet de yetişmiş gelmiş, ün salmaya başlamıştır sanatıyla... Civarda zenginliği ile ünlenmiş bir ağanın düğünü olacaktır. Ağa bekler ki "Teber Uşağı düğün yapacağımı duymuştur. Çıkarlar gelirler yanıma..."
Ağanın hanımı anlatılanlara göre Muharrem Usta'nın sanatına hayrandır. Bunu, beyine söyleyip "Muharrem'e haber sal gelsin" dediyse de ağa "Benim haber salmama ne hacet!" deyip geçer. Ağanın beklediği olmaz. Muharrem Usta ağaya varıp da "Düğünün varmış ağam, biz gelelim" demez. Ağa buna sinirlenir. Tez elden haber gönderir adamlarına: "Düğünüme Hacıbektaş'tan sanatçı getirin!" Bu arada ağanın hanımı Muharrem Usta'ya düğün davetiyesini ulaştırır. Hacıbektaş'tan gelen sanatçılar düğünü çalmaya başlar. Başlar başlamasına da ağanın hanımının aklı Muharrem Usta'dadır. Düğünün daha birinci günü Muharrem Usta "Okuntu"ya uyarak düğüne gelir. Gelince ne görsün? Hacıbektaşlı sanatçılar Muharrem Usta'nın sanatının ünü karşısında ona saygısızlık ederek dışa vurmaktadırlar. Üstelik biri de "İstek parçan var mı?" diyecek kadar ileri gider. Oysa oradaki davetliler, Hacıbektaşlı sanatçıların sazı Muharrem Usta'ya bahşeylemelerini beklemektedir. "İstek parçan var mı?" sözüne bütün enginliği ile ayağa kalkarak cevap veren Muharrem Usta, taşı gediğine koymakta gecikmez: "Benden, yani Muharrem Ertaş'tan, oğlu Neşet Ertaş'tan, kaynı Çekiç Ali'den, yeğenim Hacı Taşan'dan söylemeyin de ne söylerseniz söyleyin!" Hacıbektaşlı sanatçılar şaşırmıştır. Sohbeti dinleyen ağa, Muharrem Usta'ya kızarak "Geriye bunların söyleyeceği ne kaldı Muharrem?" der. Tartışmalarını izleyen ağanın hanımı sözünü esirger mi? "Bey bey, işte onu bir bilseydin!" Ağanın hanımının sözleri karşısında Muharrem Usta durur mu: "Ağam ağam, paramın hatırı olur demesen de bize gönül bahşeyleseydin biz de senden emeğimizi esirgemezdik!"
Yazı başlığı için not : Haşim Akman'dan ödünç alınmıştır.
Ve buyrun bir Neşet Ertaş Türküsü
Gönül Dağı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder