....
Nitekim, Bekir Coşkun, "Ben, halkı asla küçük görmem." demek durumundadır; yetmez, adeta zenci düşmanı olmadığını ispatlamaya çalışan Alabamalının telaşını hatırlatır biçimde "Benim kadar halkın içinde yaşayan gazeteci yoktur. /Hatta/ Kaportacı Osman, Servet usta, döşemeci Sezai, köfteci Sait, Yavuz Gökmen ile ikimizin ortak dostlarıydı, hâlâ onlar kadim dostlarımdır." şeklinde acıklı bir savunmaya girişme ihtiyacını sergiliyor olması da bir tesellidir. "Ben yazları Urfa'nın Tülmen köyünde, kışları Sumeydanı'nda büyüdüm." demesine bakılırsa, kendisi de "hayatı ağanın, derebeyinin yahut muhtekirin elinde" olanlardandır ama "AKP'ye oy vermeyen yüzde 53'lük... aydın, ilgili, zeki, akıllı, uyumayan halk" cephesindendir, "bir köşeye sinmiş, tepkisiz, umursamaz, işitmez, duymaz, bilmez, öğrenmez... çağdaşlığı sevmeyen"lerden değil... "Büyük kentlerde her partiden, her yaştan, her meslekten, her görüşten, her kesimden milyonlar meydanlara dökülürken... Eski-şimdiki cumhurbaşkanları, üniversiteler, akademisyenler, yüksek mahkemeler, askerler, sivil demokratik örgütler 'endişelerini' dile getirirken... Dünya medyası 'Türk halkı siyasi İslam'a dur dedi' kanaatine varırken..." bildiğini okuyan, üstüne üstlük bir de seçim kazanan halktan hiç değil! Sol muhalefet, hep iddia edildiği gibi sahiden de ezilenlerin ezenlere karşı bir silahı ise, sadece ve daima güçlü olduklarını sandıklarını eleştirmeleri, iktidar elitinin dışında kalanlara, değişimden yana ve sisteme karşı olanlara karşı takındıkları bu sol kisveli tutucu muhalefetin öznel kaynaklarını irdelemek durumundadır. "Eski-şimdiki cumhurbaşkanları, üniversiteler, akademisyenler, yüksek mahkemeler, askerlerle aynı dili konuşan" elitist sol muhalefet hangi baskıya baş kaldırıyor olabilir? Adnan Şenses'i ekrana babasının İstiklâl Madalyası ile çıkmaya zorlayan, Yağmurdereli'yi Madımak faciasıyla sıkıştırmaya kalkan "sol" muhalefet, hangi sahici olumsuzluğun karşısına dikilmeyi umabilir?
Nitekim, Bekir Coşkun, "Ben, halkı asla küçük görmem." demek durumundadır; yetmez, adeta zenci düşmanı olmadığını ispatlamaya çalışan Alabamalının telaşını hatırlatır biçimde "Benim kadar halkın içinde yaşayan gazeteci yoktur. /Hatta/ Kaportacı Osman, Servet usta, döşemeci Sezai, köfteci Sait, Yavuz Gökmen ile ikimizin ortak dostlarıydı, hâlâ onlar kadim dostlarımdır." şeklinde acıklı bir savunmaya girişme ihtiyacını sergiliyor olması da bir tesellidir. "Ben yazları Urfa'nın Tülmen köyünde, kışları Sumeydanı'nda büyüdüm." demesine bakılırsa, kendisi de "hayatı ağanın, derebeyinin yahut muhtekirin elinde" olanlardandır ama "AKP'ye oy vermeyen yüzde 53'lük... aydın, ilgili, zeki, akıllı, uyumayan halk" cephesindendir, "bir köşeye sinmiş, tepkisiz, umursamaz, işitmez, duymaz, bilmez, öğrenmez... çağdaşlığı sevmeyen"lerden değil... "Büyük kentlerde her partiden, her yaştan, her meslekten, her görüşten, her kesimden milyonlar meydanlara dökülürken... Eski-şimdiki cumhurbaşkanları, üniversiteler, akademisyenler, yüksek mahkemeler, askerler, sivil demokratik örgütler 'endişelerini' dile getirirken... Dünya medyası 'Türk halkı siyasi İslam'a dur dedi' kanaatine varırken..." bildiğini okuyan, üstüne üstlük bir de seçim kazanan halktan hiç değil! Sol muhalefet, hep iddia edildiği gibi sahiden de ezilenlerin ezenlere karşı bir silahı ise, sadece ve daima güçlü olduklarını sandıklarını eleştirmeleri, iktidar elitinin dışında kalanlara, değişimden yana ve sisteme karşı olanlara karşı takındıkları bu sol kisveli tutucu muhalefetin öznel kaynaklarını irdelemek durumundadır. "Eski-şimdiki cumhurbaşkanları, üniversiteler, akademisyenler, yüksek mahkemeler, askerlerle aynı dili konuşan" elitist sol muhalefet hangi baskıya baş kaldırıyor olabilir? Adnan Şenses'i ekrana babasının İstiklâl Madalyası ile çıkmaya zorlayan, Yağmurdereli'yi Madımak faciasıyla sıkıştırmaya kalkan "sol" muhalefet, hangi sahici olumsuzluğun karşısına dikilmeyi umabilir?
Bir yeni sahibi var artık bu şehrin anlasana
Kimselerden korkusu yok,
demişti bir şarkısında Cem Karaca,
Duvara astığın o çorapların sahibi geldi
Altına aldığın o kilimlerin sahibi geldi. demiş
köyü kente taşıyan "magandalar"a şöyle seslenmişti:
Sen ülkedeki halkım savaştaki askerim
Ekinim ve ekmeğimsin. Sen üretenimsin
Birisi söylemişti hatta bir zamanlar sen efendimsin
Ve bu Bizans eskisi şehir
Ve bu Bizans eskisi utansın kendi kimliksizliklerinden
Siz uğruna neler çektiklerimiz
Bana göre vallahi hoşgeldiniz.
Rahmetle anıyorum. (Cem Karaca 'yı)
Alev Alatlı / Buna da şükür
04.01.2008
Kimselerden korkusu yok,
demişti bir şarkısında Cem Karaca,
Duvara astığın o çorapların sahibi geldi
Altına aldığın o kilimlerin sahibi geldi. demiş
köyü kente taşıyan "magandalar"a şöyle seslenmişti:
Sen ülkedeki halkım savaştaki askerim
Ekinim ve ekmeğimsin. Sen üretenimsin
Birisi söylemişti hatta bir zamanlar sen efendimsin
Ve bu Bizans eskisi şehir
Ve bu Bizans eskisi utansın kendi kimliksizliklerinden
Siz uğruna neler çektiklerimiz
Bana göre vallahi hoşgeldiniz.
Rahmetle anıyorum. (Cem Karaca 'yı)
Alev Alatlı / Buna da şükür
04.01.2008
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder