ZamanPazar 'da okuduğum bu röportaj da enterasan açıklamalar yapan yazarın görüşlerinden bir kaçını buraya alıyorum. Röportajın tamamını buradan okuyabilirsiniz. Kaçırmayın mutlaka okuyun derim...
“Faşistin okuyup yazmışına, sağdan gelip sola göz kırpanına ulusalcı denir. Birkaç ulusalcı, halkı bayraklarla sokağa dökerken ben manikür yaptırıp oturacak mıydım yani?” Sevmekten ziyade nefretin daha sahici olduğunu ve tüm dünyayı kucaklayan modern hümanistlerin sevgisine inanmadığını ifade eden yazar, “Ben insanları severken onların tozunu alıyorum.” diyor. Gürültüye dayanamayan ve on beş yıldır kulağında tıkaçlarla yaşayan Akyürek, tıraş olamıyor ve protezlerinden dolayı ağustos ayında bile üşüyor. Akyürek, 44 kilo!
Röportajdan Alıntılar.
Neden “Çılgın Türk” olmak yerine “Yılgın Türk” olmayı yeğliyorsun?
Yüzyıllardır kaybediyoruz. Sokaklarımızdaki bir çukur beş yılda kapatılmıyor, on dört kişilik dolmuşa 45 kişi biniyoruz. Uzayı fotoğraflardan görüyoruz. Üniversitelerimiz Anıtkabir yürüyüşleri yapmaktan bilime fırsat bulamıyor. Fırsat bulunca da fasulye deneyi yaptırıyorlar. Ezber cümlelerden, ara gazlardan, sloganlardan bıktım. Onlara itiraz ediyor ve kitaplar yazıyorum. On yedi yaşımdan beri 24 kitap yazmışım. Bana yılgın denir mi?
Çalışkanlık Türklerin karakteri değil mi? Tembellik hakkı için neler diyeceksin?
“Türk, övün, çalış, güven.” sıralamasına bakılırsa övünmekle işe başlıyoruz. Tarım denince buğday, ağaç denince aklımıza kavak geliyor. Buğday en zahmetsiz tarım ürünüdür, kavak da tembel ağacıdır. Kimse kalkıp ‘ceviz dikeyim, böğürtlen toplayayım’ demiyor. Türkiye’de kalın kitaplar satmaz. Hareketsizlikten kadınlarımızın basen, erkeklerimizin göbek sorunu vardır. Namazların farzları kılınır sünnetlerinden kaçılır... Üç günlük dünyada misafir olduğumuz için “Niye çalışalım ki?” diye düşünüyor olabiliriz? Ayrıca “Tembellik Hakkı” kitabını Marks’ın damadı yazmıştır. Marks gibi bir kayınpederimiz olsaydı biz de tembellik hakkımızı kullanmak için can atardık.
Kadınlarla aran iyi değil, haklarında kitaplar yazıyorsun. Onlarla alıp veremediğin ne?
Onlar olmasaydı, erkekler okeyi icat edip oturacaklardı. Ne teknoloji, ne sanat, ne de kapitalizm olacaktı. Jileti onlara güzel görünmek, tekerleği onları istediği yere bir an önce götürebilmek için icat ettik. Tüm icatları, kadınlar boş boş otursunlar diye erkekler yapıyor! İlim, bilim, teknoloji, icat, kadınlara ulaşabilme çabasıdır. Hele de şiir yok mu? Şiirler kadınlara ulaşmak isteyen erkeklerin yalvarışları gibi... Şiir, yalvarmanın dili değilse niçin eli yüzü düzgün bir kadın şair yok? Demek ki onlar yalvarmadan erkekler paspas oluyor!
Kapitalizmle nasıl baş ediyorsun peki?
‘Tuvaletlerde bile kafamızı dinleyemez olduk’
“Türk’ün aklı tuvalette gelir.” diyorsun. Sen de bu kadar mevzuyu orada mı düşündün?
Ben, deyim ve sloganlara cevap olarak makaleler yazıyorum. Tuvaletler gürültülü Türkiye’de kafamızı dinleyebildiğimiz tek yer ama cep telefonları çıktı çıkalı orada da kafa dinleyemez olduk!
Türkler neden hesap ederken parayı masanın altında sayıp garsona uzatır?
Paramız çoksa az, az ise çok olduğunu ima edebilmek için!
Televizyon kumandasını niçin poşetle kaplarız?
Kumanda, bizimle televizyon arasında aracıdır. Biz kullandığımız maşada parmak izi bırakmak istemeyiz!
Paspasları temizlemek için neden caddenin ortasına atarız?
Turistler kafayı yesin diye!
Bir turiste dilini bilmediğimiz halde niçin bağırarak anlatırız?
Çok uzak ülkeden geldiği için bizi duymayabilir diye!
Dünya Türklerin eline geçse ne olur?
Buradan tamamını okuyabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder