Okul harçlığımı çıkarmak için, İstiklal Caddesinde, şimdiki 'Atlas' sineması'nın önünde kapsız 'Teksas- Tommiks' satardım.
Bir gün, bir adam ve bir kadın gördüm. Elele tutuşmuşlardı.
Oradan geçen fötr şapkalı, gravatlı bir amca 'Beyefendi, hanımınıza söyleyin kolunuza girsin' demişti.
Bu gibi durumlar ayıp karşılanırdı.
O zamanlar Ak Parti diye birşey yoktu. Böyle şeyler 'laikliğe tehdit' olarak algılanmıyordu.
Lunapark'lardaki 'dönen zincir'lere kadınları bindirmezlerdi.
'Korku tüneli' vagonlarına da, karı- koca değilse erkek ve kadını yanyana oturtmazlardı.
O zamanlar Ak Parti diye birşey yoktu. Böyle şeyler 'laikliğe tehdit' olarak algılanmıyordu.
Meyhanelere ancak kelli felli adamlar girebilirdi. Bu mekanların mutlaka perdesi vardı ve dışarıdan içerisi görünmezdi.
O zamanlar Ak Parti diye birşey yoktu. Böyle şeyler 'laikliğe tehdit' olarak algılanmıyordu.
İstanbul'un mutena semtlerinden Moda'da, Bostancı'da 'Kadınlar Plajı' vardı.
Bu plajlara 'erkek- kadın' girilemezdi. Yasaktı.
O zamanlar Ak Parti diye birşey yoktu. Böyle şeyler 'laikliğe tehdit' olarak algılanmıyordu.
Açık hava sinemalarında 'Dikkat dikkaaat... Sinemamızın sağ tarafı temamen ailelere ayrılmış bulunmaktadır, tek gelen beylerin aile tarafına oturmaları yasaktır!' anonsları yapılırdı.
O zamanlar Ak Parti diye birşey yoktu. Böyle şeyler 'laikliğe tehdit' olarak algılanmıyordu.
'Aile çay bahçeleri' vardı. Bekar kızlar, erkekler alınmazdı. Aileleriyle geldilerse alınırdı. Yoksa girmeleri yasaktı.
O zamanlar Ak Parti diye birşey yoktu. Böyle şeyler 'laikliğe tehdit' olarak algılanmıyordu.
İnsanlar ellerinde içki şişesi, uluorta dolaşmazlardı. Mutlaka bir gazeteye sarar, paltosunun koltukaltında gizleyerek evlerine götürürlerdi.
O zamanlar Ak Parti diye birşey yoktu. Böyle şeyler 'laikliğe tehdit' olarak algılanmıyordu.
Tanımadığın bir mahalleden sağa sola bakmadan başın önde geçerdin. Eğer 'kıpırdak' olursan mutlaka yolun kesilir, 'hüoop bilader kime bakmıştın' diye sorguya çekilirdin.
O zamanlar Ak Parti diye birşey yoktu. Böyle şeyler 'laikliğe tehdit' olarak algılanmıyordu.
Mahalleler tasnif edilmişti.
Ermeni mahallesi, Rum mahallesi, Arnavut mahallesi, Çingene mahallesi.
Rum mahallesinden de geçerken başın önde geçerdin, yoksa 'ızbandut' denilen Rum gençleri yolunu keser, hesap sorarlardı.
O zamanlar Ak Parti diye birşey yoktu. Böyle şeyler 'laikliğe tehdit' olarak algılanmıyordu.
Hanımefendiler çarşıya pazara çıkarken mutlaka başörtüsü takarlardı.
Bütün bunlar 'Cumhuriyet Türkiyesi'nde yaşanıyordu.
İnsanlar, fıkaralık dışında hayatlarından memnundular.
O zamanlar Ak Parti diye birşey yoktu. Böyle şeyler 'laikliğe tehdit' olarak algılanmıyordu.
Dokuz- on yaşlarındaydım o zamanlar.
(Not: İnanmayanlar eski, siyah- beyaz Türk filmlerini tekrar tekrar seyredip incelesinler. Vallaha ben o vakitler Ak Parti diye bişey duymadım, görmedim. Bütün bunlardan da 'mahalle baskısı' diye şikayet edildiğini işitmedim. Benim bildiğim şey, tüm bu anlattıklarımın toplamına o zamanlar 'edep' deniyordu...)
(Hasan Kaçan 'ın 16.03.2008 'de Star Gazetesindeki köşeşindeki
"Huylu huyundan vazgeçmez"
yazısından alıntıdır.)
1 yorum:
süper bir yazı işte edepsizleştiğimizin kanıtları
Yorum Gönder