İhsan Dagi kose yazisinda Star gazetesinde yaptirilan bir arastirmadan bahsediyor. Bu arastirmaya gore maddi refah ve egitim duzeyi artan cevrelerde basortusu karsitligi artiyormus. Dun Etyen Mahcupyan yazisinda modern insanin algisinin daima yeni olani eskiden ustun tutma ve gecmisi karanlik kotu bulurken yeniyi yuceltme gibi bir anlayisa yoneldigi icin eskiye ait olana karsi otoriterlesmesinin de bu anlayisin bir sonucu oldugunu soyluyordu.
Bu anlayis Orhan Pamuk un cocuklugunu anlattigi su satirlarinda cok guzel aciklaniyor "...Ama bu insanlarin saf ve iyi yanlariyla,inandikl ari seyler arasinda bir celiski oldugu, bunun da modernlesme, Avrupalilasma ve kalkinma gibi buyuk tasarilari zorlastirdigini, evin icindeki kucumseyici havanin zaman zaman otoriter bir ofkeye donusmesinden anlardim. Bizler yalniz mal mulk sahibi oldugumuz icin degil, batililasmis ve 'pozitivist' oldugumuz icin de hukmetme hakkina sahip oldugumuz bu 'cahil' insanlarin tuhaf itikatlarina fazla baglanmalarina kendi cikarlarimiz icin degil, memleket cikarlari icin de siddetle karsi cikmaliydik. "
Yalniz burada isler bir parca karisiyor cunku karsit olan durumun geleneksel olana degil de daha modern olana yonelik oldugunu goruyoruz. Mesela Alev Alatlı tülbenti saf Anadolu dindarliginin, turbani ise karanlik kadina karsi kisitlayici bir din anlayisinin sembolu kilarken, eski bir dekan basortusunu yasakladigi fakultesinde hizmetlilere basortme zorunlulugu getirebiliyor, bilmem ne kadin kurultayinda bir digeri o saten basortulerle gururla dolasmalarina katlanamiyorum nereden cikti bu satenli jipli kadinlar diye feryat ediyor.Bize dayatilan cagdaslik, modernlik ya da her neyse bir anlayisi kabullenmemiz isteniyorsa evinde tulbentle oturan degil de o saten basortusu ile isine giden kadinin gonlumuze su serpmesi gerekmez miydi. Ihsan Dagi bu noktada rahatsiz olunan o kadinin temsil ettigi sinifin kabul gormus cumhuriyet elitlerinin hakimiyet alanlarini daralttigini soyluyor. Yani bir cins sinif savasi suruyor. Bu islerin ilk basladigi Istanbul belediyesinin Refaha gectigi gunlerde belediye tesislerine dolusan binlerce her cesit goruntude insanin yarattigi isgal edilmislik duygusu gibi birsey olsa gerek bu.
Bir diger etken de bence travma. Cumhuriyet elitleri cok uzun bir suredir din ve dindarlar ile o kadar sorunlu bir iliski kurdular ki icten ice bir gun bu tavirlarinin hedef aldigi insanlarin donup kendilerine zarar verecegi endisesini tasidilar.Simdi tam da bu duygulari yaratan insanlarla artik daha cok alanda karsilasiyor ve ortak alanlari kullanmak zorunda kaliyorlar.Temeli olan ya da olmayan korkular sagliksiz panik halinde davranislara yol aciyor. Eger artik normal sinirlarini asmis cok derin korkular duyuyorsaniz korktugunuz seyle karsilastiginizda kendinize ya da korktugunuza zarar vermeniz isten bile degil.
Yine burada Orhan Pamuk un cok samimi kimi satirlarini ele alirsak 'icerden' bir inanin oz elestirileri faydali olabilir. "Yoksullarin caresizlerin Allah'la kurduklari bu israrli iliski onlarin yardima muhtac olduklarini hatirlatmaktan oteye gitmedigi zamanlarda beni ve evdekileri fazla tedirgin etmezdi. Bizden baskalarina guvendikleri ve boylece yuklerini tasiyacak baska bir guc oldugu icin rahat ettigimiz bile soylenebilir. Ama bu rahatlik Allah i bizim gibi olmayanlarin bir gun bize karsi kullanabilecekleri bir guc en azindan bir kiskanclik konusu yaparak bizleri bazan tedirgin ederdi." "Korktugum Allah degil onlara cok fazla inananlarin benim gibilere duyacagi ofkeydi. Zekalari-hasa- askla inandiklari Allah ile hicbir sekilde karsilastirilamayac ak bu asiri inancli kisilerin aptalligi,beni korkutan ikinci nedendi. Bir gun 'onlar gibi' olmadigim icin cezalandirilacagim korkusu yillarca beni terk etmedi..."
Korku ile nasil mucadele edilebilir sorusuna gelince. Diyelim ki kediden cok korkuyorsunuz. Burada kedi sizi ikna edemez. Kedi ustunuze geldikce paniginiz artar. Belki sizi ikna edecek bir baska saglikli insanin o kediyi tutmasi korkulacak bir sey olmadigini digerlerine gosterebilmesidir. Ama Turkiye nin buna zamani ve tahammulu kaldi mi bilemiyorum. Sonucta oldukca az ama azimsanamayacak bir kesimin korku ve panik davranislari hepimizin hayatini zindan etmeye yetiyor.
Bu anlayis Orhan Pamuk un cocuklugunu anlattigi su satirlarinda cok guzel aciklaniyor "...Ama bu insanlarin saf ve iyi yanlariyla,inandikl ari seyler arasinda bir celiski oldugu, bunun da modernlesme, Avrupalilasma ve kalkinma gibi buyuk tasarilari zorlastirdigini, evin icindeki kucumseyici havanin zaman zaman otoriter bir ofkeye donusmesinden anlardim. Bizler yalniz mal mulk sahibi oldugumuz icin degil, batililasmis ve 'pozitivist' oldugumuz icin de hukmetme hakkina sahip oldugumuz bu 'cahil' insanlarin tuhaf itikatlarina fazla baglanmalarina kendi cikarlarimiz icin degil, memleket cikarlari icin de siddetle karsi cikmaliydik. "
Yalniz burada isler bir parca karisiyor cunku karsit olan durumun geleneksel olana degil de daha modern olana yonelik oldugunu goruyoruz. Mesela Alev Alatlı tülbenti saf Anadolu dindarliginin, turbani ise karanlik kadina karsi kisitlayici bir din anlayisinin sembolu kilarken, eski bir dekan basortusunu yasakladigi fakultesinde hizmetlilere basortme zorunlulugu getirebiliyor, bilmem ne kadin kurultayinda bir digeri o saten basortulerle gururla dolasmalarina katlanamiyorum nereden cikti bu satenli jipli kadinlar diye feryat ediyor.Bize dayatilan cagdaslik, modernlik ya da her neyse bir anlayisi kabullenmemiz isteniyorsa evinde tulbentle oturan degil de o saten basortusu ile isine giden kadinin gonlumuze su serpmesi gerekmez miydi. Ihsan Dagi bu noktada rahatsiz olunan o kadinin temsil ettigi sinifin kabul gormus cumhuriyet elitlerinin hakimiyet alanlarini daralttigini soyluyor. Yani bir cins sinif savasi suruyor. Bu islerin ilk basladigi Istanbul belediyesinin Refaha gectigi gunlerde belediye tesislerine dolusan binlerce her cesit goruntude insanin yarattigi isgal edilmislik duygusu gibi birsey olsa gerek bu.
Bir diger etken de bence travma. Cumhuriyet elitleri cok uzun bir suredir din ve dindarlar ile o kadar sorunlu bir iliski kurdular ki icten ice bir gun bu tavirlarinin hedef aldigi insanlarin donup kendilerine zarar verecegi endisesini tasidilar.Simdi tam da bu duygulari yaratan insanlarla artik daha cok alanda karsilasiyor ve ortak alanlari kullanmak zorunda kaliyorlar.Temeli olan ya da olmayan korkular sagliksiz panik halinde davranislara yol aciyor. Eger artik normal sinirlarini asmis cok derin korkular duyuyorsaniz korktugunuz seyle karsilastiginizda kendinize ya da korktugunuza zarar vermeniz isten bile degil.
Yine burada Orhan Pamuk un cok samimi kimi satirlarini ele alirsak 'icerden' bir inanin oz elestirileri faydali olabilir. "Yoksullarin caresizlerin Allah'la kurduklari bu israrli iliski onlarin yardima muhtac olduklarini hatirlatmaktan oteye gitmedigi zamanlarda beni ve evdekileri fazla tedirgin etmezdi. Bizden baskalarina guvendikleri ve boylece yuklerini tasiyacak baska bir guc oldugu icin rahat ettigimiz bile soylenebilir. Ama bu rahatlik Allah i bizim gibi olmayanlarin bir gun bize karsi kullanabilecekleri bir guc en azindan bir kiskanclik konusu yaparak bizleri bazan tedirgin ederdi." "Korktugum Allah degil onlara cok fazla inananlarin benim gibilere duyacagi ofkeydi. Zekalari-hasa- askla inandiklari Allah ile hicbir sekilde karsilastirilamayac ak bu asiri inancli kisilerin aptalligi,beni korkutan ikinci nedendi. Bir gun 'onlar gibi' olmadigim icin cezalandirilacagim korkusu yillarca beni terk etmedi..."
Korku ile nasil mucadele edilebilir sorusuna gelince. Diyelim ki kediden cok korkuyorsunuz. Burada kedi sizi ikna edemez. Kedi ustunuze geldikce paniginiz artar. Belki sizi ikna edecek bir baska saglikli insanin o kediyi tutmasi korkulacak bir sey olmadigini digerlerine gosterebilmesidir. Ama Turkiye nin buna zamani ve tahammulu kaldi mi bilemiyorum. Sonucta oldukca az ama azimsanamayacak bir kesimin korku ve panik davranislari hepimizin hayatini zindan etmeye yetiyor.
Özlem Abacı 'nın
Siyasal Ufuk Hareketi postalarından alınmıştır...
Siyasal Ufuk Hareketi postalarından alınmıştır...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder